02 Ocak 2010
Bazen durup düşünmekten kendimi alamıyorum, neden buradayım...? Bana cennet gibi gelen, bir coğrafyayı arkamda öyle sessiz sedasız bırakıp araya 906 Km. lik bir hasreti neden zorla sokuşturduğumu anlamıyorum.
Ağaç oluklarına hiç düşünmeden ağzımı dayayıp buz gibi soğuk sularını dişlerim sızlayana kadar içmeyi özlüyorum bazen, Akşam yemeğini yiyip İpekgilin harmanda toplanan ve o günlük av maceralarını heyecanla anlatan avcıları dinlemeyi özlüyorum, Tuz kayasına çıkıp, iki kolumu yana açıp mis gibi çam kokusunu ciğerlerime çekmeyi özlüyorum, Mantar toplamayı, Sıymık yemeyi özlüyorum, Bayram namazı çıkışında metrelerce uzanan kuyruklarda bayramlaşma merasimlerini özlüyorum, Perşembe günleri Babamın elinde poşetlerle Akdağmadeni’nden gelmesini beklemeyi özlüyorum, Duz daşında yorgun düşene kadar top oynamayı ertesi günü ise iple çekmeyi özlüyorum, ve daha aklıma gelmeyen yüzlerce binlerce sebep beynimin hep bir köşesinde saklı kalırken neden burada olduğum gerçeği geliyor aklıma.
Hep daha güzel bir gelecek, çoluk çocuğun eğitimi ve emeklilik hayallerim vs. Beni 906 Kilometrelik bir mesafeye hangi fırtınanın uçurduğu geliyor aklıma. Benim gözüme cennet gibi gelen memleketimde neden olamadığım geliyor aklıma, bir lokma ekmek uğruna dünyanın dört bir yanına savrulan gençlerimiz geliyor aklıma.
Nedir bizi buralara savuran sevdiklerimizle aramıza bu mesafeleri zorla sokan nedir.?
Sadece senenin bir ayını ağaç keserek, iki ayını tarlada geçiren gençlerimize geriye kalan 8-9 aylık zamanda kim iş imkanı sundu da çalışmadılar.
Bu işsizlik bu sefalet böyle devam ettiği sürece her birimiz bir yerlere savrulmak zorundayız gibi görünüyor, ama asla benliğimizi, kimliğimizi, kim olduğumuzu ve en önemlisi nerden geldiğimizi unutmayalım çünki biz Davulbaz’ lılyız…
Yorumlar
sevda gül Alıntı
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için.